İçeriğe geç

Kaç kadın Nobel Edebiyat Ödülü aldı ?

Kaç Kadın Nobel Edebiyat Ödülü Aldı? Hayal Kırıklıkları ve Gerçekler

Bu yazıya başlarken şunu açıkça belirteyim: Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen kadın sayısı, kısacası, yeterli değil. Bu durumu kabul etmek çok zor, çünkü Nobel’in tarihine bakıldığında sayılar yetersiz kalıyor. 1901’de başlayan bu ödül yolculuğunda, bugüne kadar sadece 17 kadın yazar bu ödülü kazandı. İronik olan şey, kadınların edebiyat alanındaki katkıları yadsınamayacak kadar büyükken, Nobel komitesinin bu ödülü nadiren bir kadına verdiği gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalmamız.

Güçlü Yönler: Kadınların Nobel Edebiyat Ödülüne Katkıları

Şimdi, Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan bu kadınları kutlamak için bir dakika ayıralım. Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan ilk kadın, 1909 yılında ödülü alan Selma Lagerlöf’tür. Lagerlöf, dönemin toplumsal normlarına karşı çıkarak kadın haklarını savunan bir edebiyatçıydı. Kendisi gibi güçlü ve cesur kadınlar, bu ödüle giden yolun taşlarını döşediler. Gerçekten takdir edilmesi gereken bir şey, kadınların Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandıklarında, sadece edebiyatı değil, toplumsal normları da zorlamış olmaları.

Ama sadece Nobel’in tarihiyle sınırlı kalmamak gerek. Kadınların edebiyat dünyasında yarattığı etki, sayısız kadın yazarı ve onların eserlerini kutlamakla bitmez. Virginia Woolf, Toni Morrison, Doris Lessing, Herta Müller gibi isimler, Nobel Ödülü’ne layık görülmeseler de edebiyat dünyasında çığır açmış kadınlardır. Onların etkisi, sadece yazdıklarıyla değil, toplumsal cinsiyet eşitliği için verdiği mücadeleyle de var olmuştur.

Evet, Nobel kazanan 17 kadınla kıyaslandığında, liste kısa görünebilir. Ama bu kadınlar, edebiyatın bir parçası olmanın ötesine geçip, bu ödülü kazandıklarında edebiyatın evrensel dilini tüm dünyaya duyurdular. İşte bu yüzden Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan kadınların her biri, kendilerine birer alan yaratmış, sadece edebi değil, toplumsal bir alan da açmışlardır.

Zayıf Yönler: Nobel’in Cinsiyetçi Geçmişi ve Bugünü

Peki, kadınlar neden bu ödüle bu kadar nadiren layık görüldü? Bunu sadece “kadınların daha az yazdığı” ya da “kadın edebiyatının daha az değerli olduğu” gibi saçma sebeplerle açıklamak kolay. Ama asıl mesele, Nobel komitesinin cinsiyetçi bakış açısında. Nobel Edebiyat Ödülü’nün dağıtıldığı 1901’den bu yana, kadınların eserleri genellikle ikincil planda tutulmuştur.

O dönemde edebiyat dünyasında kadınların yerinin sınırlı olması, toplumun kendine biçtiği rollerle sıkı sıkıya bağlantılıydı. Kadınların toplumsal yaşamdaki rolü sınırlı olduğundan, onlar için edebiyat daha çok özel bir alan olarak görülüyordu. Kadınların hak ettiği tanınmayı ve değeri bulabilmesi için neredeyse bir asır geçmesi gerekti. Bu geçiş süreci, cinsiyetçilikle mücadele etmek kadar, edebiyatın gerçekten evrensel olup olmadığını sorgulamakla ilgiliydi.

Bugün bile, Nobel Edebiyat Ödülü’nün erkeklere verildiği yıllar kadınlar için “gizli” ödüller gibi kalıyor. Ne yazık ki, Nobel’in içindeki bu hiyerarşi ve cinsiyet eşitsizliği, sadece ödülleri değil, edebiyat dünyasında kadınların söz hakkını da etkiliyor. Kadın yazarlara verilen ödüller her zaman bir istisna gibi kabul ediliyordu. Bu da, Nobel komitesinin hala geçmişin kalıntılarından tam olarak kurtulamadığını gösteriyor.

Kadınların Nobel Edebiyat Ödülü Almasının Yavaş Olmasının Sebebi Ne?

Bence asıl mesele, Nobel Edebiyat Ödülü’nün sadece “büyük eser”lerle değil, toplumsal etkilerle de bağlantılı olmasında. Nobel komitesinin çok büyük bir sorumluluğu var. Edebiyat sadece sanat değildir, toplumu şekillendiren bir güçtür. Fakat kadınların edebiyatı şekillendirme gücü, toplumsal bariyerlerle sınırlanmış, bu da Nobel’in gözünden kaçmamıştır.

Yani soruyu biraz da tersinden soralım: Eğer daha fazla kadın Nobel Edebiyat Ödülü kazansaydı, Nobel’in evrensel anlamda etkisi daha geniş olur muydu? Kadınların dünyayı değiştiren bakış açıları ve yazdığı eserler, bu ödüllerle daha fazla görünür olmalıydı. Nobel’in, “Edebiyatın bir bütün olduğunun” altını çizmesi gerekmez mi?

Nobel’de Kadın Olmayan Bir Yılın Arkasında Ne Duruyor?

Kadınların Nobel Edebiyat Ödülü kazanmaması, sadece bir tesadüf olamaz. Mesela, 2019 yılında Peter Handke ödülü kazandığında, bütün dünya ayağa kalktı. Çünkü Handke’nin görüşleri ve geçmişi tartışmalıydı. Peki ya kadınlar? Yıllardır, gerçekten edebiyatı değiştiren, fark yaratan kadınlar var, ama görünürde ödüller onlara gitmiyor. Bu adaletli mi? Tabii ki değil. Nobel, sadece ödül vermekle kalmayıp, aynı zamanda edebiyatın tarihini de şekillendiriyor. Hangi yazarın öne çıktığı ve hangi isimlerin ödül aldığı, zamanla hangi edebi akımların konuşulacağını belirliyor.

Sonuç: 17 Kadın Nobel Edebiyat Ödülü Kazandı, Ama Ne Olmalı?

Sonuç olarak, Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan kadın sayısının az olması, sadece geçmişin bir hatası değil, aynı zamanda edebiyat dünyasının bugünkü de zayıf yanlarından biri. Nobel’in tarihine baktığımızda, erkeklerin bu ödülü alma oranı çok daha fazla. Kadınların sayısının yetersiz olması, aslında kadınların edebiyat dünyasında ne kadar geri planda tutulduğunun, ne kadar az fırsat verildiğinin bir yansıması.

O yüzden soruyorum: Nobel, kadınları ne kadar “daha fazla” ödüllendirebilir? Belki de bu ödüller, sadece edebi başarıyı değil, toplumsal dengeyi sağlamak adına da verilmelidir. Kadınların Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanması, belki de edebiyatın daha gerçek ve kapsayıcı bir şekilde anlaşılmasını sağlayacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
vdcasino girişcasibom