Öğrenmenin Dönüştürücü Gücüyle: Hela Hangi Köken?
Bir eğitimci olarak her zaman inanırım ki öğrenmek yalnızca bilgi edinmek değil, dünyayı ve kendimizi yeniden kurma sürecidir. Öğrencilerime sıkça sorarım: “Bir kavramı öğrendiğinde sen mi değişirsin, yoksa o kavram mı?” İşte bu soru bizi bugün ilginç bir yere götürüyor: Hela hangi köken?
Bu soru yüzeyde mitolojik bir merak gibi görünse de, aslında öğrenmenin doğasını, köken bilincini ve insanın bilgiyle kurduğu ilişkiyi sorgulamak için güçlü bir pedagojik fırsattır. Çünkü her bilgi, bir köken arayışıdır.
Mitolojik Bir Figürden Öğrenme Metaforuna
İskandinav mitolojisinde Hela, ölümün ve yeniden doğuşun tanrıçasıdır. Yarı canlı, yarı ölü bir bedenle temsil edilir; bir yanı ışık, bir yanı karanlıktır. Ancak bu figür, pedagojik açıdan öğrenmenin kendisini de temsil eder: bir kısmımız bildiklerimizle yaşar, diğer kısmımız ise henüz öğrenmemiş olduğumuz karanlıkta bekler.
Peki, Hela’nın kökeni nedir?
Mitolojik olarak o, Loki ve dev Angrboda’nın çocuğudur. Yani karma bir kökene sahiptir — tıpkı insan zihninin öğrenme sürecindeki karmaşıklığı gibi. Hela’nın kökeni, sadece “nereden geldiğini” değil, “neye dönüştüğünü” de anlatır. Bu yönüyle o, öğrenmenin doğasına dair bir simgedir: Bilgi, daima farklı kökenlerin kesişiminden doğar.
Pedagojik Perspektiften Hela’nın Kökeni
Eğitim teorileri açısından Hela, öğrenmenin dönüşümcü yanını temsil eder. Jack Mezirow’un “dönüştürücü öğrenme teorisi” der ki: Öğrenme yalnızca yeni bilgi eklemek değil, bakış açımızı değiştirmektir. Hela’nın mitolojik hikâyesinde de bu vardır: O, ölüm kavramını yeniden tanımlar; karanlıktan korku değil, anlam çıkarır.
Bir öğrencinin bilgiyle ilişkisi de böyledir. İlk başta karmaşık, belki tehdit edici görünür ama süreç ilerledikçe öğrenme bir yeniden doğuşa dönüşür. Hela’nın kökenindeki ikilik –yaşam ve ölüm, ışık ve karanlık– aslında öğrenmenin doğasındaki ikiliği yansıtır: bilmek ile bilmemek arasındaki geçiş hali.
Bu noktada pedagojik bir soru sormak gerekir: “Kökeni anlamak mı bizi öğrenmeye iter, yoksa öğrenme süreci mi kökenimizi anlamamızı sağlar?”
Bireysel Öğrenme ve Kimlik İnşası
Eğitim, bireyin kendi kökenini yeniden yorumlamasıdır. Her öğrenci kendi içsel “Helheim”ini —yani bilinmeyenler diyarını— keşfeder. Bu keşif süreci bazen korkutucu, bazen aydınlatıcı olabilir. Ancak öğrenmenin özü tam da buradadır: Konfor alanını terk edip bilinmeyene adım atmak.
Birey, Hela gibi iki dünya arasında yaşar: geçmiş deneyimleri ve gelecekteki potansiyeli. Öğrenme süreci, bu iki kutbu anlamlı bir bütün haline getirir. Tıpkı Hela’nın yarı canlı yarı ölü bedeninde olduğu gibi, birey de eski inançlarını sorgulayıp yenilerini inşa eder.
Modern pedagojide buna “yapılandırmacı öğrenme” denir. Bilgi dışarıdan aktarılmaz; bireyin önceki bilgileriyle etkileşerek yeniden kurulur. Hela’nın kökeni de bu pedagojik mantığı simgeler: O, karanlık ve aydınlığın etkileşiminden doğmuştur.
Toplumsal Öğrenme ve Kolektif Bellek
Toplumlar da tıpkı bireyler gibi öğrenir. Hela’nın kökeni mitolojik olarak bireysel bir figür gibi görünse de, toplumsal hafızanın bir ürünüdür. Ölüm, yas ve yeniden doğuş gibi kavramlar her kültürde farklı biçimlerde öğretilir.
Eğitim sosyolojisine göre bu tür mitler, kolektif öğrenme süreçlerinin taşıyıcılarıdır. Toplum, değerlerini ve korkularını mitoloji üzerinden öğrenir. Dolayısıyla “Hela hangi köken?” sorusu aslında “Biz hangi bilgiden, hangi kültürel mirastan doğduk?” sorusudur.
Bugün dijital çağın hızlı öğrenme kültüründe bu sorulara nadiren zaman ayırıyoruz. Ancak pedagojik açıdan, kökeni sorgulamak öğrenmenin derinleşmesini sağlar. Çünkü öğrenme sadece ilerlemek değil, nereden geldiğini hatırlamaktır.
Kendi Öğrenme Kökenimizi Sorgulamak
Eğitim, yalnızca bilgiye erişmek değil, kendini bilmektir. Hela’nın kökenine baktığımızda, karmaşık, çok katmanlı ve dönüşüme açık bir yapı görürüz. Tıpkı bizim gibi. Öğrenciler de öğretmenler de kendi öğrenme kökenlerini sorgulamalıdır:
– Hangi deneyimler beni öğrenmeye yöneltti?
– Hangi korkular öğrenme sürecimi yavaşlatıyor?
– Öğrendiklerimle kim oluyorum?
Bu soruların her biri, Hela’nın mitindeki karanlıktan geçip ışığa ulaşmak gibidir.
Sonuç: Öğrenmenin Kökenine Dönmek
Hela hangi köken? sorusunun yanıtı, mitolojiden çok insanın öğrenme serüveninde yatar. Hela, bir tanrıça olarak ölümden doğmayı; biz ise bilgisizlikten öğrenmeyi deneyimliyoruz. Bu süreçte hepimiz, kendi kökenimizi yeniden yazarız.
Kökeni anlamak, geçmişi kutsamak değil, bugünü bilinçle inşa etmektir.
Her öğrenme anı, tıpkı Hela gibi, bir dönüşümün başlangıcıdır.
O halde soralım: Senin öğrenme kökenin nerede başlıyor?